Derin Ven Trombozu

Damar tıkanıklıkları

Damar tıkanıklığı ya da diğer adıyla ateloskleroz, damar ağında sağlıksız beslenme ve yaşam stili nedeniyle oluşan plakların (aterom isimli kalıntılar) damarları tıkamasıyla oluşur. Oldukça ciddi ve tehlikeli sonuçlara yol açabilir. Bu plaklar ve diğer kalıntılar, damarların sertleşmesine ya da daralmasına, kan dolaşımının yavaşlayıp buna bağlı iç organlara yeterli oksijen gitmemesine, kalp ya da beyne giden damarlarda kan pıhtılaşmasına sebep olup kan akışının durmasına veya pıhtı atarak felç gibi tablolara yol açabilir.

atelosklerozAteroskleroz’un kesin nedeni bilinmese de buna nelerin yol açabildiğiyle ilgili pek çok çalışma yapılmıştır. Damar tıkanıklığında nedenler kişiden kişiye göre de değişebilir. Kandaki yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL), yani iyi kolesterol eksikliği ve düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL), yani kötü kolesterol artışı; çoğu zaman damar tıkanıklığında baş rol oynar. Ayrıca, hipertansiyon (yüksek tansiyon), sigara kullanımı, diyabet, enflamasyon belirtisi olarak gösterilen C-Reaktif Protein seviyesindeki yükselme, obezite, egzersizden uzak bir yaşam tarzı, yaş gibi faktörler ve kalp hastalığı geçmişi olan aile bireylerine sahip olmak da damar tıkanıklığı gelişimine yol açabilir.

Damar tıkanıklığı, genellikle büyük bir belirti vermeden ilerler. Bu nedenle de tıkanıklığın ilerlemesi halinde kalp krizi ya da inme gibi hayati tehlike yaratan tablolar ortaya çıkabilir. Yavaş yavaş oluşan bu hastalık çoğunlukla 50 yaş üstü bireylerde belirti gösterir. Çok az da olsa çocuk ve gençlerde de rastlanabilir. Sağlıklı bir yaşam tarzını seçmek damar tıkanıklığına karşı alınabilecek en etkili önlemdir.

Genetik faktörler, alkol ve sigara kullanımı ile yanlış beslenmenin baş tetikleyicisi olduğu damar tıkanıklığı bulguları da hangi arterde sorun yaşandığına bağlı olarak değişir. Bu açıdan dört ayrı başlıkta ele alınabilir:

Kalp damar tıkanıklığı:

Nefes almayla akciğerlere ulaşan oksijen, atardamarlar yoluyla kalbe gönderilir. Kanda biriken plakların koroner arterleri tıkaması sonucu ise göğüs ağrısı (angına pektoris) denilen tablo ortaya çıkar. Kalp kasının yeterli oksijeni alamaması sonucu meydana gelen bu belirtide şunlar dikkat çeker: Göğüs üstünde baskı, göğüs sıkışması, omuz, kol, boyun, çene ya da sırt bölgelerinde baskı veya sıkışma hissi. Hazımsızlık ağrısı. Egzersiz aktiviteleri sonrası göğüs bölgesinde hissedilen ağrı. Nefes darlığı. Kalp ritmiyle ilgili düzensizlik ve diğer sorunlar. Duygusal stres. (Bu durumda kalp çevresinde bulunan en ufak kılcal damarın bile tıkanması, büyük sorunlara yol açabilir.) Bu tip belirtiler ise nefes darlığı, uyku problemleri, halsizlik ve sürekli yorgun hissetme hali olarak sıralanabilir.

 

Beyin damar tıkanıklığı:

Kalp damarlarından farklı olarak oksijen yüklü kanı beyne nakleden boyun damarlarına karotis arterler denir. Bu arterlerin tıkanmasıyla felç (inme) riski doğar. Bunun daha da ileriki aşamalarında ise beyin damar tıkanıklığına bağlı ölüm riski ortaya çıkar. Aniden ortaya çıkan güçsüzlük, yüz, kol ve bacaklar başta olmak üzere vücudun belli bölgelerinde uyuşma veya hareket yetersizliği, konuşma sırasında zorlanma veya karşındakini anlayamama, görme sorunları, nefes almada sorunlar, baş dönmeleri, ayaktayken ya da yürürken denge kaybı ve beklenmedik düşmeler, bilinç kapanması, aniden hissedilen şiddetli baş ağrıları en önemli belirtilerdir.

 

Periferik damar tıkanıklığı:

Plakların kollar ve bacaklara oksijen götüren damarlarda oluşturduğu tıkanmalar “periferik arter damar tıkanıklığı” olarak adlandırılır. En fazla görülen tıkanıklık tipi olan kol ve bacak damar tıkanıklığında ise şu belirtiler dikkat çeker: Kol ve bacaklarda hissizlik ve ağrı; ayak ve bacaklarda uyuşma, üşüme; bacak kasının zayıflamasına bağlı bacaklarda güç kaybı; ayaklarda soluklaşma ya da kızarıklık gibi renk değişiklikleri, ayak tırnaklarında kalınlaşma; ayakların üst kısmında ve parmaklardaki tüylerin dökülmesi; bacak ve ayak bölgesinde oluşan yaraların iyileşme süresinin uzaması; ayak parmaklarında ağrılar ve kangren.

Renal tıkanıklık:

Dolaşım sisteminin en önemli organlarından olan böbrekler, vücudumuzdaki kanı temizleyen bir süzgeç gibidir. Böbreklerin düzgün çalışması için oksijenli kanı organa taşıyan damarlara “Renal arter” denir. Renal arterlerde yaşanacak bir tıkanıklık, böbrek fonksiyonlarının azalmasına ve hatta kaybetmesine neden olabilir. Erken evresinde çok fazla kendisini hissettirmeyen renal tıkanıklık belirtilerinin başında şunlar gelir: Sürekli yorgunluk hali, hipertansiyon, idrara çıkmada değişiklikler, mide bulantısı veya iştahsızlık, ellerde ve ayaklarda şişlikler ve kaşınma, uyuşma, konsantrasyon bozukluğu.

Toplardamar tıkanıklığı:

Damar tıkanıklığı çoğunlukla atardamarlarda görülse de toplardamarlarda da tıkanma oluşabilir. Toplardamarlar, organlardaki kirli kanı yeniden kalbe taşımakla görevlidir. Bu damarlarda bir tıkanma olması, kanın temizlenmek için kalbe gitmemesine ve organlarda birikmesine yol açar. Bunun sonucu da “Derin Ven Trombozu/DVT) ortaya çıkabilir. Damarda kanın koyulaşması sonucu kan pıhtısı oluşur. Buradan da akciğere ya da kalpte delik varsa beyne pıhtı sıçrayabilir. Bu tablo ciddi hasarlara, hatta ölüme yol açabilir. Toplardamar tıkanıklığı ve DVT belirtilerinde ise şunlar dikkat çeker: Bacaklarda ve bacaklarda bulunan toplardamar hattı üzerinde şişlik. Yürürken bacaklarda hissedilen ağrı ve güç kaybı. Bacaklardaki şişliklerin çok sıcak olması. Bacaklarda renk değişiklikleri. BU belirtiler varsa acilen bir hastaneye başvurulması gerekir.

Derin Ven Trombozu

Damar Tıkanıklığının Tedavisi

Damar tıkanıklığı tedavisinde pek çok farklı seçenek söz konusudur. Hastanın ve hastalığın durumuna göre yöntem belirlenir. Kolay fark edilmeyen ve ağır ilerleyen bir hastalık olduğu için, aslında önlemlerin çok önceden alınması gerekir. Genç yaşlarda sağlıksız beslenme ve sigaraya başlamak, damar tıkanıklığı için yüksek risk faktörü yaratır. Düzenli spor ya da çeşitli fiziksel aktiviteler, sağlıklı beslenme ve yüksek kolesterollü besinlerden, sigara ve alkolden uzak durmak alınabilecek önlemlerin başında gelir.

sporTedavide ilk seçeneklerden biri ilaç tedavisidir. Çeşitli tetkiklerin ardından damarlarda plak oluşumunu ya da kan pıhtılaşmasını önlemek için çeşitli ilaçlar kullanılır. Kolesterol ve tansiyonu düşürmek için de ilaçlardan yardım alınabilir.

Tıkanıklığın mekanik olarak açılabilmesi için ameliyat gerekebilir. İleri seviyedeyse anjiyoplasti ve bypass ameliyatı gerekli olabilir. Anjiyoplasti’de tıkalı damarlar mekanik olarak balon ile genişletilir ve açılır. Sıkça başvurulan bir yöntem olan bypass ameliyatıyla ise damar tıkanıklığı sorunu çözülür ve hasta hayatına normal bir şekilde devam eder.

Balon anjiyoplasti;

koroner damarlardaki darlıkların kateter yardımıyla damar içine yerleştirilen bir balon veya stent ile ya da nadiren diğer girişimsel yöntemlerle açılması işlemidir. Bu işlem sırasında hayati tehlike binde 5’den daha düşüktür. Acil olarak bypass ameliyatı yapılma gereği yüzde 1’den azdır. Seyrek olmakla birlikte bu ihtimal karşısında hazır olmak amacıyla hastayla aynı kan grubundan ve test edilmiş olan 2 kişinin işlem esnasında hazır bulunması gerekebilir.

Stentler hemen hemen tüm balon anjiyoplasti işlemlerinde kullanılmaktadır. Stent ve balon uygulaması sonrasında ilk 6 ayda aynı bölgede tekrar daralma olasılığı yüzde 20-30’dur. 2001’de kullanılmaya başlanan “ilaç salınımlı stentler”, yeniden daralma ihtimalini yüzde 5 ila 10 civarına azaltır. İlaç kaplı stentler tedavide önemli bir gelişme olarak kabul edilir. Yeni nesil ilaç salınımlı stentlerin bazıları üzerindeki polimerler 1.5 yıl içerisinde tamamen eriyebilir özelliktedir.

Kimi zaman koroner damarlardaki orta şiddetteki darlıkların girişimsel bir müdahale gerektirip gerektirmediğini tespit edebilmek için damar içi ultrasonografi (IVUS) ve basınç teli (pressure wire) denilen ek yöntemlerle inceleme gerekebilir. IVUS, koroner damarlardaki plağın özelliklerini ve darlığın derecesini daha güçlü bir şekilde değerlendirmeye imkan sağlar. Basınç teli de koroner damarlardaki darlığın önü ve arkasındaki basınç oranını hesaplamaya yarar. Koroner damar içindeki darlığın koroner kan akımını ciddi bir şekilde bozup bozmadığı bu yolla belirlenebilir.

Damardaki darlık bölgesinin kıvrımlı, düzensiz cidarlı, uzun veya pürüzlü yapıda olması durumunda; darlığın açılması için balon dışında kullanılabilecek başka yöntemler de vardır. Bunlar; yüksek devirle (160-180.000 devir/sn) dönerek, ucundaki küçük top üzerindeki kristal çıkıntılarla darlığı açan “rotablatör”, darlıktaki pürüzlü yapıları keserek temizleyen “aterektomi”, darlığın “lazer kateteri” ile eritilerek açılması ve “radyasyon” tedavileridir.

Mitral balon valvüloplasti işlemiyle ise daralmış mitral kapağın balon yardımı ile genişletilmesi sağlanır. Mitral balon valvüloplasti işlemi; anjiyografi laboratuvarında girişimsel kardiyologlar tarafından yapılır. Kasık atardamarı ve toplar damarına kanül yerleştirilerek kateter yardımıyla kalbin sağ kulakçığına ulaşılır ve özel bir iğne yardımıyla kalbin sağ ve sol kulakçıkları arasındaki duvar delinerek sol kulakçığa geçilir. Sonrasında özel bir tel yardımıyla balon kateteri sol kulakçıktan sol karıncığa geçirilerek mitral kapakta şişirilir ve kapak mümkün olduğunca genişletilir.

Bypass ameliyatı, kalp hastalıklarının tedavisinde en çok kullanılan yöntemlerden birisidir. Koroner arterlerdeki daralmalar sonucu kalbin yeteri kadar beslenemeyip işlevini yerine getiremediği durumlarda tercih edilir. Bypass, “köprüleme” anlamına gelir. Atardamarların herhangi bir bölgesinde oluşacak daralmalarda bu damarın beslediği bölgenin canlılığını korumak için vücudun başka bir yerinden damar çıkartılır ve buraya “köprü” olarak nakledilir. Böylece sağlıklı kan dolaşımı tekrar sağlanır. Koroner bypass ameliyatı hem durdurulmuş hem de çalışan kalpte yapılabilir. İlkinde kalp tamamen durdurulur ve ameliyat esnasında vücuttaki dolaşım bir kalp pompası ile sürdürülür. Kalp pompası, ameliyat esnasında hastanın akciğerlerinin ve kalbinin görevlerini üstlenerek beyin ve diğer hayati organlara kan pompalanmasını sağlar. Ameliyat genel anestezi altında yapılır. Göğüsten alınacak damar için sternum (göğüs kemiği/iman tahtası), kemik testeresiyle açılır. Genelde sol göğüsteki meme atardamarı kullanılır. Bacaktan alınan toplardamar koroner artere dikilir. Göğüs kemiği güçlü tellerle bağlanıp cerrahi müdahalenin yapıldığı bölge kapatılır.

İkinci yöntemde ise kalp durdurulmadan ve kalp pompasına ihtiyaç duyulmaksızın ameliyat yapılır. Bypass için hastanın bacak toplardamarı, ön kol arteri, göğüs arteri gibi damarlar kullanılabilir
Koroner bypass ameliyatları hakkında daha fazla bilgiye ulaşmak için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

Çoklu damar hastalıkları, birden fazla koroner damarın ameliyatsız yöntemlerle açılamaması, kalp kapak operasyonu gerektiren durumlar, bir ya da birden fazla damarın ameliyatsız yöntemle açılmasına rağmen tekrar tıkanması, ameliyat gerektiren başka bir kalp rahatsızlığının olması gibi faktörler bypass’ı zorunlu kılar.

Bypass sonrası rehabilitasyon seanslarına düzenli gidilmelidir. Hastanın psikolojik travmayı atlatmasında çok etkilidir. Nabızda ani değişimler kalp problemleri yaratabileceği için ağırlık kullanılan, çok yoğun tempoya sahip tehlikeli sporlar yapılmamalı, yüzme, vücuttaki tüm kasları çalıştırıp aynı zamanda nefes egzersizi de yapılabilen bir spor olduğu için tercih edilmelidir. Yürüyüş ise bu hastalar için en kolay egzersiz türüdür. Mümkünse açık ve temiz havada düzenli doğa yürüyüşleri yapılmalıdır. Ameliyat sonrası rutin muayenelere mutlaka gidilmelidir.