Çocuklarda Doğumsal Kalp Hastalıkları

Çocuklarda Doğumsal Kalp Hastalıkları, doğumsal kalp hastalıkları ile doğmakta maalesef bu bebeklerimizin 3000 kadarını ameliyat edebilmekteyiz kalanları...

Türkiye’de yaklaşık 6000 bebeğimiz doğumsal kalp hastalıkları ile doğmakta. Maalesef bu bebeklerimizin neredeyse 3000 kadarını ameliyat edebilmekteyiz. Kalanları bir sonraki seneye devretmek zorunda kalıyoruz ve bunların içinde ritim problemi, yani konjenital ritim problemi olan hastalarımız dahil değil. Peki bu çocuklarımız ne oluyor? Ciddi ritim problemi olan hastalarımız ileriki yaşlarda ani ölümlerde karşılaşabilmekte. Bugün medyada izlediğimiz top oynarken, okula giderken, arkadaşlarıyla oyun oynarken vefat etti veya spor yaparken vefat etti, kalp krizi geçirdi diye verilen haberlerin hepsi, maalesef aritmi teşhisi konulmuş konjenital kalp hastalığı olan çocuklarımız. Peki bu hastalarımız için ne yapabiliriz, nasıl tedbir alabiliriz derseniz, okul çağına gelmeden önce mutlaka çocuk kardiyolojisi olan bir merkezde bu çocuklarımızın tahlil edilmesi gerekiyor.

Nedir bu tahliller?

Basit bir EKG ile, aslında hiçbir riski olmayan, çocuklarımıza zarar vermeyen bir EKG elektrokardiyografi çekilerek ritim problemleri olup olmadığı teşhis edilebilir. Teşhis edilen çocuklarımıza ileri tetkik yapılabilir. 24 saatlik holter tetkiki dediğimiz, çocuklarımızın üstünde 24 saat kalan bir cihazla bir kayıt sistemi. Bu kayıt sistemi neticesinde eğer ritim problemi varsa bir sonraki evreye geçilir.

Teşhis yapıldıktan sonra tedavi seçenekleri

Çocuklarımızı ritim problemlerinden korumak için, içinde kafein olan içecekler vermeyiz. Çok basit bir uygulama aslında. Çünkü kafein ritim problemlerini tetikleyebilir. Kola vermememiz gerekir. Böyle çocuklara ikinci aşaması ise tedavi aşaması, korumadan sonra ilaç vereceğiz. İlaçla baş edemediğimiz vakalarda da artık Anjiyo salonunda Radyofrekans Ablasyon veya Criyoablasyon dediğimiz yakma ve dondurma işlemleri yapılır. Bu çocuğun hayatını kurtarır. ileriki zamanlarda 50’li yaşlarda 60’lı yaşlarda bile çıkabilecek bu problemleri siz 12-13-15 yaşlarında tedavi edebilirs ve topluma sağlıklı bireyler kazandırırsınız.

Kendi küçük hasarı büyük

Prof. Dr. İhsan Bakır: Basit bir boğaz enfeksiyonu kalp yetmezliğine neden olabilir.

Kışın zirveye ulaşan viral ya da bakteriyel salgınlar yalnızca solunum yolu enfeksiyonları değil, kalp hastalıkları açısından da risk yaratıyor. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Robotik Kalp Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. İhsan Bakır, hem viral hem de bakteriyel enfeksiyonların çocukların kalbini tehdit ettiğini belirterek “Basit bir grip dediğiniz şey miyokardit veya endokartid gibi tehlikeli kalp hastalıklarına neden olabilir” uyarısında bulundu.

Viral enfeksiyon hastalıklarının kalbi etkilediğinde, kalbin kasılmasını engelleyen, gerçekten ağır seyreden tablolara yol açtığına dikkat çeken Prof. Dr. Bakır, “Ejeksiyon fraksiyonu dediğimiz kalbin motor fonksiyonunu düşüren miyokardit (kalp kası iltihabı) adını verdiğimiz hastalıklara yol açabiliyor. Bakteriyel enfeksiyonlardan ise halk arasında Beta virüsü olarak bilinen ama aslında bir bakteri olan A Grubu Beta hemolitik streptokokların yol açtığı enfeksiyonlar, kalbin endokardit yüzünü, yani iç katmanını ve kalp kapaklarını etkileyebiliyor” diye konuştu.

ANTİBİYOTİK DİRENCİ 

Bu enfeksiyonların tedavisinde mutlaka boğaz veya idrar kültürü alınması ve mikroba spesifik antibiyotik kullanılması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Bakır, şöyle devam etti:

“O mikroba etkili olan antibiyotik, yapılan kültür neticesinde anlaşılıyor. Bir de özellikle idrar yolu enfeksiyonlarında sıkça kullanılan florokinolon dediğimiz bir antibiyotik grubu var. Son çıkan yayınlardan sonra Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi FDA da bir uyarı yayımlayarak bu grup antibiyotiklerin tehlikelerine işaret etti. Florokinolon grubu antibiyotiklerin hızlı etkili olsa da hücrenin genetiğini bozduğu ve aort damarında genişleme, diseksiyona neden olarak aort yırtılması sonucu hastaların kaybedilmesine sebep olabileceği tespit edildi. Bakteriyel enfeksiyonlarda tedavide antibiyotik seçeneği halen var. Antibiyotik direnci dünyanın da ülkemizin de en büyük problemlerinden biri. Avrupa’da kesinlikle reçetesiz antibiyotik satılmaz, Türkiye’de son 2 yıldır bu uygulamaya geçildi. Bu nedenle de biz senelerce antibiyotiklere direnç geliştirdik.

Çünkü bilinçsiz ilaç tüketimi çok oldu. OECD ülkeleri içinde en fazla direnç geliştiren ülkeyiz şu anda. Böyle giderse 10 yıl sonra bu antibiyotikler de işe yaramayacak. Boğaz enfeksiyonlarının kalp açısından risk yaratmaması için bir an önce tedavi edilmesi gerekiyor. Yani boğazda enfeksiyon var ama bu, kana da yayılmış mı? Şayet enfeksiyon kalp kasını veya kapakları tuttuysa mutlaka bir ekokardiyografide (EKO) ortaya çıkıyor. Çünkü oradaki mikrobik partiküller, zamanla büyüyerek EKO’da görünür hale geliyor. Bu tür mikrobik tümörler iki santimetrenin üzerindeyse ve hareketli kitlelerse mutlaka ameliyat gerekiyor.

İKİ CM’NİN ÜSTÜNDEYSE

Eğer bu kitle yerinden kopup vücudun başka bir bölgesine atacak şekilde ise ve büyüklüğü de iki santimetrenin üzerindeyse ameliyat kaçınılmaz oluyor. İki santimetreden daha küçükse ilaç tedavisiyle biraz küçülmesini bekliyoruz ve kan sulandırıcı ilaçlar vererek hem oradaki mikrobik tümöral kitlenin küçülmesini, hem de kandaki mikrobun konsantrasyonunun azalmasını bekliyoruz. 6 hafta içinde bir küçülme olmazsa hastada cerrahi şansının mutlaka kullanması gerekiyor. Çünkü sonuçta bu mikrobik ajanlar oradaki dokuyu yiyor, yani kalp dokusuna zarar vermeye başlıyor ve o zaman kapakta yetersizlikler gelişiyor.”

KAHVALTI ÇOK ÖNEMLİ

Alınabicek basit önlemlerle hastalıklardan korunmanın mümkün olabileceğini anlatan Prof. Dr. Bakır, “Bu enfeksiyonların hangi çocukta kalp hastalığına yol açabileceğini önceden tam olarak bilmemiz mümkün değil tabii ki. Ama en azından hastalık veya salgın durumunda çocuğu en az bir hafta okula göndermemek, evde hasta biri varsa kişisel eşyasını ayırarak hastalığın yayılmasını engellemek, çocuk tam olarak iyileşip bir doktordan okula gidebilir raporu almadan okula yollamamak, riski azaltmak açısından fayda sağlayacaktır. Ayrıca bakteriyel enfeksiyonlardan mutlaka korumamız gerekiyor. İlkokul, ortaokul çağındaki çocuklarda kahvaltı çok önemli. Sabah kahvaltısını çok güçlü yapmalılar. Bu yaş grubunda aşılama da önemli, özellikle yaşlı hasta grubunda ve çocuklarda herhangi bir salgın durumunda aşılama şart” dedi.

Bilinçsiz Antibiyotik Kullanımı Aort Yırtılmalarına Dahi Neden Olabilir’

AMERİKAN Gıda ve İlaç Dairesi FDA’in yayınladığı yeni bir araştırmaya göre yan etkileri daha öncesinden de tartışmalı olan florokinolon grubu antibiyotikler aort damarı yırtılmalarına yol açabiliyor.

AMERİKAN Gıda ve İlaç Dairesi FDA’in yayınladığı yeni bir araştırmaya göre yan etkileri daha öncesinden de tartışmalı olan florokinolon grubu antibiyotikler aort damarı yırtılmalarına yol açabiliyor. Yapılan yeni bir çalışmaya göre de bu antibiyotiklerin riskli hastalarda doktor kontrolünde bile çok dikkatli kullanılması gerekiyor.

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nden Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. İhsan Bakır belirti vermeden, sinsi ilerleyen ve doğrudan damarın yırtılmasıyla kendisini gösteren aort anevrizmasının ölüm riskinin çok yüksek olduğunu söyledi. Prof. Dr. Bakır, ailede veya hastanın kendisinde yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, ailesinde ani ölüm vakası, tansiyona bağlı inme veya beyin anevrizması, diyabet, bayılma, aort yetmezliği ve benzeri sorun olanların aort anevrizması açısından risk taşıdığını belirtti ve şunları söyledi:

“Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi FDA, konuyla alakalı hasta ve sağlık profesyonellerine yönelik 20 Aralık’ta ciddi bir uyarı yayınladı. Buna göre idrar yolu enfeksiyonları, bronşit, zatürre gibi alt solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisinde yaygın olarak tercih edilen ‘florokinolon’ grubu antibiyotiklerin riskli hasta gruplarında kullanımı kesinlikle kısıtlanmalı, mümkünse başka ilaçlar tercih edilmeli. Çünkü bu ilaçlar düz kas hücresinin DNA’sında değişikliğe yol açarak bu kasların hücre düzeyinde tahribatına neden oluyor. Bu da aort damarlarında incelmelere, balonlaşmaya hatta yırtılmalara neden olarak ölümcül kanamalara yol açabiliyor. FDA’in yayınladığı bu uyarının hem hastalar hem de sağlık profesyonelleri açısından çok ciddiye alınması gerekiyor.”

‘SAĞLIK BAKANLIĞI DA KAS İSKELET SİSTEMİ RİSKLERİ İÇİN UYARMIŞTI’

Prof. Dr. Bakır, “FDA, bu uyarıyı 2015 ve 2018 yıllarında yapılan bilimsel çalışmalara dayandırıyor. En son araştırma ise 19 Eylül’de saygın tıp dergilerinden JAMA’da yer aldı ve FDA de bunun üzerine bu uyarıyı yayınladı. Antibiyotiklerin bilinçsiz veya kontrolsüz kullanımı zaten dirençli enfeksiyonlara yol açması ve toplumda antibiyotik direncinin artışına neden olduğu için yeterince tehlikeli bir durum. Aort anevrizması ve yırtılmalarına yol açabileceğine yönelik bilgiler çok yeni olsa da ölümcül riskleri bakımından ciddiye alınması gerekiyor” dedi.

Prof. Dr. İhsan Bakır, florokinolon grubu antibiyotiklerle ilgili 2017 yılında Sağlık Bakanlığı’nın da bir uyarı yayınladığına dikkat çekerek, “Bakanlığın yayınladığı uyarıda bu grup antibiyotiklerin kas iskelet sistemi üzerindeki ciddi yan etkileri üzerinde durulmuş ve basit enfeksiyonlarda kullanımında sakatlığa varabilen bu risklerin, tedaviye yönelik yararların önüne geçebileceği vurgulanarak ilk seçenek tedavi olarak düşünülmemesi gerektiği belirtilmişti. Bu yeni çalışmalar da gösteriyor ki kalp damar sistemi açısından riskleri de var” diye konuştu.

‘KAS HÜCRELERİNİN DNA’SINI DEĞİŞTİRİYOR’

JAMA’da konuyla ilgili yayınlanan en son araştırma, Baylor Tıp Fakültesi’nden Kalp Akciğer Cerrahisi Anabilim Dalı ile Kalp Damar Araştırma Enstitüsü ve Texas Kalp Enstitüsü’nden Kalp Damar Cerrahisi Bölümü ile Kök Hücre Araştırma Birimi’nden bilim insanları tarafından ortaklaşa yürütülen bir çalışma. Fare deneylerine dayandırılan çalışmaya göre bu etken maddeli antibiyotikler, hücrenin çekirdeği ve mitokondriyal DNA’sında hasara neden olarak birçok olumsuz reaksiyonu başlatıyor. Bu reaksiyonlar da hali hazırda aort anevrizması bulunan farelerde anevrizmanın yırtılmasına, aort anevrizmasına yatkınlığı olan yüksek tansiyon vb bulguları olan farelerde ise aort damarının incelmesine, balonlaşmasına yani anevrizma oluşumunun tetiklenmesine neden oluyor. Prof. Dr. İhsan Bakır, “Tansiyon hastalarının zaten damar civarı incelmiş oluyor. Yani bu hastaların aort anevrizmasına yatkınlığı zaten yüksek. Bir de üzerine bu ilaçların kullanımı, yırtılmaları yani ölümcül anevrizma kanamalarını tetikleyebilir. Araştırmaya göre bu grup antibiyotikler, riski iki katına çıkarıyor” uyarısında bulundu.

‘AİLE HEKİMLERİ VE ACİL HEKİMLERİ DE ÇOK DİKKATLİ OLMALI’

Hastaların zaten doktor kontrolü olmadan antibiyotik kullanmaması gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Bakır, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hekimler de enfeksiyon bulgusu ile gelmiş hastaya antibiyotik başlamadan önce mutlaka antibiyogram yapmalı ve ona göre antibiyotik yazmalı. O an bu imkan yoksa ailede ve hastanın kendisindeki risk faktörleri sorgulanmalı. Hastanın kendisinde veya ailesinde yüksek tansiyon, diyabet, ani ölüm, aort yırtılması, aortta balonlaşma (anevrizma), tansiyona bağlı inme, tansiyona bağlı beyin anevrizması, bayılma, aort yetmezliği gibi öykülerden herhangi biri dahi olsa,birincil tercih florokinolon grubu bu antibiyotikler olmamalı. Başka seçenek yoksa da hastalar bu antibiyotikleri kullanırken yakından takip edilmeli.”

‘NADİR AMA ÖLÜMCÜL’

Prof. Dr. İhsan Bakır, aort anevrizması yırtılmalarının her 100 bin kişinin 5’inde, yani nadiren görülse de bu vakaların yüzde 40’ının daha hastaneye ulaşmadan öldüğünü belirtti ve “Hastaneye ulaştırılabilen hastaların yüzde 50’si ise ilk 48 saatte kaybediliyor. Erkeklerde kadınlardan iki kat daha fazla görülüyor. Akut (ani gelişen) hasta grubunu genellikle 50-55 yaş grup oluşturuyor. Kalp yetmezliği bulguları, göğüs ağrısı,şiddetli sırt ağrısı ile seyrediyor. Hastalar genellikle ‘Çok şiddetli, yırtılır gibi ağrım var’ diye başvuruyor” dedi. – İstanbul

Öğrencilerin Kalbi Kontrol Altında

Prof.Dr. İhsan Bakır, ‘Okulda kalp taramasına katılmayan çocuklarımız arasında hayatını kaybedecek çocuklar olabilir. Aileler, çocuklarını ikna edip taramalara yönlendirmeli’ dedi.

İstanbul Bakırköy Bölgesi Genel Sekreterliği’nde düzenlenen basın toplantısıyla Online Kalp Taraması Projesi’nin 1 yıllık değerlendirmesi yapıldı. Bakırköy Bölgesi Genel Sekreterliği tarafından 6-18 yaş (ilk, orta, lise) grubunda, kalp hastalıklarında koruyucu ve önleyici önlemlerin alınması amacıyla 15 Ocak 2013 tarihinde Online Kalp Taraması Projesi başlatıldı. Proje kapsamında kalp grafileri çekilecek çocukların eğitimlerini sürdürdükleri okulda revir ortamı oluşturulup özel donanımlı EKG cihazları ve bilgisayarlarının entegrasyonu sağlanarak, çocukların eğitimleri sekteye uğratılmadan çekim yapılıyor.

Bakırköy Bölgesi Kamu Hastaneler Birliğinin’ başlattığı proje ile Bakırköy bölgesinde, İstanbul’da 13 ilçenin ikisindeEsenyurt ve Küçükçekmece’de taramaların bitirildiğini ifade eden İstanbul Bakırköy Bölgesi Genel Sekreteri Prof.Dr. İhsan Bakır, şöyle konuştu: “Bu hedef doğrultusunda geçen Kasım ayında İstanbul dışında ilk pilot il olarak Edirne’de, Online Kalp Taraması Projemizi başlattık. Proje kapsamında bugüne kadar 113 bin öğrencinin EKG’si çekildi. Şuana kadar çekilen EKG’lerden 54 bini tarandı. Çocuklarımızdan 9 binin de patoloji saptandı. 3 bin 500’ünün tüm testleri yeniden yapıldı. 360 çocuğumuzda tedbir alınmazsa sorun çıkaracak problemler tespit edildi. Bu çocuklarımıza ilaç tedavisi, EKO kontrolü veya ameliyat uygulandı.”

LİSE ÖĞRENCİSİ ÖLDÜ
Online Kalp Taramasına yüz öğrenciden 35’inin katılmadığını belirten Prof.Dr. Bakır, şunları söyledi: ”Bu taramaya katılmayan öğrencilerin içerisinde hayatını kaybedebilecek öğrencilerimiz olabilir. Geçenlerde bir lise öğrencimiz bu taramaya katılmadığı için hayatını kaybetti. Böyle hadiselerle karşılaşmamak için ailelere seslenelim. Bu çocuklara acı ve zarar vermeyen tarama yöntemi çocuklarımızın kalbinde bulunan yapısal ve iletimsel sorunları analiz etmeye yarayan tarama yöntemidir. Ailelerimiz çocuklarını ikna etsinler ve taramalara katılsın öğrencilerimiz.”

Prof.Dr. Bakır, Bakırköy Kamu Hastaneler Birliği’ne bağlı 13 ilçe ve Edirne’de yaklaşık 1 milyona yakın öğrencinin tahminen 6 yüz binine ulaşabileceğini ve 17 bin çocuğun kontrol altına alınarak çoğunun ameliyat edilebileceğini de belirtti.